MKE Ankaragücü ile Çaykur Rizespor arasındaki Super Lig 15. hafta maçı 1-1 berabere sonuçlanmıştı. Ancak, maçın ardından skandal bir olay yaşandı. MKE Ankaragücü Başkanı Faruk Koca ve beraberindekiler hakem Halil Umut Meler’e saldırdı. Meler, hastaneye kaldırıldı ve durumu hala tedavi altında. Bu olayın ardından hakemlerden ortak bir açıklama geldi ve Faruk Koca ile beraberindekiler tutuklandı. Bu olay, dünya çapında tartışılan bir konu haline geldi.
Düzmece yorumlar yapmadan önce olayı sadece hakemler üzerinden değerlendirmek zihniyetin eksik olduğunu gözlemlemek önemli. Ankara’da bir hakeme yumruk atan ve daha da ileri giderek ona tekme atanların ceza alacağı kesin. Ancak bu olayın toplumda bir dönüşüme yol açacağını düşünmek iyimserlik olabilir. Bir şeyin toplumda değişime neden olabilmesi için kabul görmesi gerekmektedir. Ne yazık ki Türkiye’de bu konuda yeterli yasalar ve niyetler bulunmamaktadır. Futbolu oynayamayan ve başarı elde edemeyen kişilerin, hakemleri suçlama eğiliminde olan yapıların olayı kendilerini temize çıkarma fırsatı olarak kullanacaklarına eminim. Futbolda şiddeti istemeyenler, ilk fırsatta geçmişteki uygulamaları tekrar hayata geçireceklerdir. Bu tahminde bulunmak için kahin olmaya gerek yok, sadece Türkiye’de yaşamak yeterli. Çünkü Türkiye’de futbolun entelektüel ve vicdani kapasitesi düşüktür. Hangi alanın daha geride olduğunu tespit etmek için futbol dünyasına bir göz atmak yeterlidir. TFF, kulüpler, medya ve taraftarlar arasında fark etmek çok zor değil.
Faruk Koca’nın hakem Halil Umut Meler’e yaptığı saldırı ve ardından onun yere düşmesi, Türk futbolunun içinde bulunduğu bataklığın bir kanıtı gibiydi. Meler’e bir yumruk atan belki de Faruk Koca’dı, ancak yıllardır her başarısızlık sonrası bahane arayan kulüpler, yöneticiler, teknik direktörler ve bazı futbolcular tarafından oluşturulan ortamda yapılan saldırı kimseyi umursamadı. Her ne kadar olayı kınama yarışına girseler de, bir hafta sonra her şey normale döndüğünde Meler’e yönelik saldırının devamının geleceği kaçınılmazdır. Bu linç girişiminde bulunanlar adaletin önünde hesap vermelidir ve Türkiye Futbol Federasyonu tarafından en ağır müeyyidelerle cezalandırılmalıdır. Ancak daha önemlisi, kin ve nefret tohumu eken herkese caydırıcı cezalar verilmelidir. Aksi takdirde, bu olay sadece tarihte izole bir saldırı olarak kalır.
Halil Umut Meler olayını bir dönüm noktasına dönüştürmek için en ağır cezaların verilmesi gerektiğine inanıyorum. Ankaragücü daha önce de sorunları olan bir kulüptü ve en ağır cezayı almalıdır. Saldırıda bulunanlar artık stadların etrafından bile geçmemeli. Takım otobüslerine kurşun atanlar, hakemleri baskı altına almaya çalışan kulüp yöneticileri ve teknik direktörler gibi, futbol dünyasının her bir tarafı tarafından kin ve nefretle beslenen kişilere caydırıcı cezalar verilmelidir. Bu şekilde, futbola olan keyiflerini geri kazanabilmeleri için bu rezaletlerin sona ermesi sağlanabilir. Bu olayların futbolumuzun değerini dip noktaya düşürdüğünü göz önünde bulundurarak, herkes yaptığının bedelini ödemelidir.
11 Aralık, Türk futbolu için kara bir gece olarak tarihe geçti. O gece, program arkadaşım Bülent Yıldırım ile birlikte Ankara’ya gidip Halil Umut Meler’i ziyaret ettim. Hastanede destek için bir araya gelmiş olan hakemleri gözlemledim. Hastanede olmayan hakemler bile en geç saat 08.00’e kadar orada olacak şekilde düzenlenmişlerdi. Bu alçak saldırıya karşı hakemler birlik içindeydiler ve kararlılıklarını koruyorlardı. Aralarında muhteşem bir dayanışma gördüm. TFF’nin ligleri ertelemesini beklemeden önce tüm maçlara çıkmayacaklarını Futbol Yönetim Sistemi üzerinden MHK’ye bildirmişlerdi. Yani ligleri ertelemek dışında başka bir seçenekleri yoktu. Halil Umut Meler’in sağlığına kavuşmadan ve onun da katıldığı bir toplantıda birlikte karar almadan maçlara çıkmama konusunda kararlıydılar. TFF Başkanı, Yönetim Kurulu ve MHK Başkanı ve üyelerinin hastaneye gelmesini beklemeden, onlarla yan yana olmadan hastaneden ayrıldılar. Bu durum, TFF ve MHK’nin iradesiyle hareket etmediklerini, tüm kararları kendi iradeleriyle aldıklarını ve TFF ve MHK yönetimine kırıldıklarını gösteriyordu. Yaşananlar hem hakemleri hem de hakem ailelerini derinden etkiledi. Duygusal olarak toparlanmaları zaman alacaktır. Halil Umut Meler ve ailesinin yanı sıra tüm hakemlere ve ailelerine tekrar geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.